Azar Şantaj ve Tehdit Suçu
- Alper SEFA
- 30 Oca
- 11 dakikada okunur

Günümüzde internet tabanlı uygulamalar, insanların sosyalleşmesini kolaylaştıran araçlar arasında yer almaktadır. Ancak bu tür platformlar, kötü niyetli kişiler tarafından çeşitli suçların işlenmesine de zemin hazırlayabilmektedir. Özellikle anonim veya yarı anonim kimlikler ile kullanılan uygulamalar, dolandırıcılık, şantaj ve tehdit gibi suçların işlenmesi açısından risk oluşturmaktadır.
Bu kapsamda, son yıllarda yaygınlaşan ve rastgele görüntülü sohbet imkânı sunan uygulamalardan biri olan Azar, kullanıcılarının dolandırıcılar tarafından hedef alınmasına neden olabilmektedir. Bu tür platformlarda kötü niyetli kişiler, kullanıcılarla güven ilişkisi kurarak özel içerik talep etmekte ve ardından şantaj veya tehdit yoluyla haksız kazanç elde etmeye çalışmaktadır.
Özellikle bilişim sistemleri üzerinden işlenen şantaj ve tehdit suçları, Türk Ceza Kanunu’nda çeşitli maddeler kapsamında değerlendirilmekte ve ağır yaptırımlara tabi tutulmaktadır. Bu makalede, Azar uygulaması üzerinden işlenen şantaj ve tehdit suçunun hukuki boyutu ele alınacak, mağdurların karşılaştığı riskler ve hukuki başvuru yolları incelenecektir.
Bu başlık altında okuyacağınız başlıklara göz atın.
Giriş
Bilişim Yoluyla İşlenen Şantaj ve Tehdit Suçu
Azar Uygulaması Üzerinden Gerçekleşen Suçlar
Mağdurların Karşılaştığı Tehdit ve Şantaj Yöntemleri
TCK ve CMK Kapsamında Şantaj ve Tehdit Suçunun Değerlendirilmesi
Suçun Unsurları ve Hukuki Yaptırımları
Mağdurların Hakları ve Hukuki Başvuru Yolları
Bu Tür Suçlardan Korunma Yöntemleri ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Sonuç
Bilişim Yoluyla İşlenen Azar Şantaj ve Tehdit Suçu
Bilişim teknolojilerinin gelişmesi, suç işleme yöntemlerini de değiştirmiş ve yeni suç türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle internet üzerinden işlenen suçlar, mağdurları ağır hukuki ve psikolojik sonuçlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Şantaj ve tehdit suçları, bilişim sistemleri aracılığıyla işlendiğinde daha karmaşık bir yapıya bürünmekte ve suçluların kimliklerini gizleyerek eylemlerini gerçekleştirmelerine olanak sağlamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda bu tür suçlar, genel hükümler çerçevesinde değerlendirildiği gibi, bilişim yoluyla işlenmeleri halinde daha ağır cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca, bir kimseyi kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla haksız menfaat elde etmeye zorlayan kişiler şantaj suçunu işlemiş sayılmaktadır. Tehdit suçu ise TCK m. 106 kapsamında düzenlenmiş olup, bir kişinin kendisinin veya yakınlarının hayatına, vücut bütünlüğüne ya da cinsel dokunulmazlığına yönelik saldırı yapılacağı yönünde korkutulması halinde oluşmaktadır. Bilişim sistemleri kullanılarak işlenen şantaj ve tehdit suçları, bu suçların nitelikli hali olarak değerlendirilmekte ve daha ağır cezalara tabi tutulmaktadır.
Yargıtay, bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarına ilişkin kararlarında, suçun internet üzerinden işlenmesini ağırlaştırıcı bir neden olarak değerlendirmektedir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2021/3456 E., 2022/7890 K. sayılı kararında, sosyal medya üzerinden müstehcen içerik paylaşma tehdidiyle mağdurdan para talep eden sanığın eyleminin şantaj suçunu oluşturduğu belirtilmiştir. Kararda, mağdurun tehdit altında kaldığı sürenin uzun olması ve sanığın bu durumu menfaat sağlamak amacıyla kullanması, cezanın artırılmasını gerektiren hususlar arasında sayılmıştır.
Benzer şekilde, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2020/4821 E., 2021/10342 K. sayılı kararında, sahte kimlik kullanarak bir kişiyi müstehcen görüntülerini paylaşmakla tehdit eden sanığın, hem TCK m. 107 kapsamında şantaj hem de TCK m. 136 kapsamında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçunu işlediği değerlendirilmiştir. Yargıtay, bu tür eylemlerin sadece tehdit ve şantaj değil, aynı zamanda özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında da ele alınması gerektiğini vurgulamıştır.
Bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarında mağdurların korunması için yargı organları etkin bir mücadele yürütmektedir. Ancak bu tür suçlarla mücadelede sadece cezai yaptırımlar yeterli olmamakta, bireylerin dijital ortamda dikkatli olması ve bilinçlenmesi de büyük önem taşımaktadır.
Azar Uygulaması Üzerinden Gerçekleşen Suçlar
Azar gibi rastgele eşleştirme yoluyla görüntülü sohbet imkânı sunan uygulamalar, kötü niyetli kişiler tarafından suç işleme aracı olarak kullanılabilmektedir. Kullanıcılar, kimlik doğrulama süreçlerinin yetersizliği ve karşı tarafın sahte kimlikler kullanabilmesi nedeniyle ciddi risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür platformlarda en sık karşılaşılan suç türleri arasında bilişim yoluyla şantaj, tehdit, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi ve dolandırıcılık yer almaktadır. Özellikle müstehcen içerik paylaşımına teşvik edilerek özel görüntülerin ele geçirilmesi ve ardından tehdit yoluyla maddi menfaat sağlanması, sıkça rastlanan bir suç yöntemi haline gelmiştir.
Türk Ceza Kanunu kapsamında, bu tür eylemler farklı suç tipleri altında değerlendirilmektedir. Şantaj suçu TCK m. 107’de, tehdit suçu TCK m. 106’da, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ise TCK m. 134’te düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçu ise mağdurdan haksız menfaat temin edilmesi durumunda TCK m. 157 veya nitelikli dolandırıcılık halinde TCK m. 158 kapsamında değerlendirilmektedir. Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen suçlarda cezalar artırılmakta ve daha ağır yaptırımlar uygulanmaktadır.
Yargıtay, Azar gibi sosyal medya ve çevrim içi platformlar üzerinden işlenen suçlara ilişkin verdiği kararlarda, bu tür suçların bilişim sistemleri kullanılarak işlenmiş olması nedeniyle nitelikli suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2019/4856 E., 2020/9872 K. sayılı kararında, mağdur ile sosyal medya üzerinden iletişime geçerek onu kandıran ve daha sonra müstehcen içerik paylaşmaya zorlayan sanığın, tehdit ve şantaj suçlarından cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, sanığın sahte kimlik kullanarak mağduru kandırmasının suçun ağırlaştırıcı bir nedeni olduğu ifade edilmiştir.
Benzer şekilde, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2021/6023 E., 2022/11245 K. sayılı kararında, sanığın görüntülü sohbet platformları üzerinden mağdurları kandırarak müstehcen içerik temin ettiği ve ardından tehdit yoluyla para talep ettiği olayda, fiilin hem şantaj hem de kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi suçunu oluşturduğu belirtilmiştir. Yargıtay, mağdurların kolayca kandırılabileceği bu tür dijital platformlarda, faillerin kimliklerini gizleyerek suç işlemesini daha ağır bir fiil olarak değerlendirmiştir.
Azar gibi uygulamalar üzerinden işlenen suçların artması, kullanıcıların daha dikkatli olmasını ve hukuki süreçler hakkında bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Mağdurların haklarını koruyabilmesi ve faillerin cezalandırılabilmesi için bilişim suçlarına karşı etkin bir hukuki mücadele yürütülmesi zorunludur.
Mağdurların Karşılaştığı Tehdit ve Şantaj Yöntemleri
Bilişim yoluyla işlenen şantaj suçlarında suçlular, mağdurun güvenini kazanarak özel içerik elde etmeye çalışmakta ve ardından tehdit yoluyla maddi menfaat sağlamaktadır. Özellikle Azar gibi görüntülü sohbet uygulamaları, rastgele eşleşme imkânı sunduğu için suçlular tarafından sıkça tercih edilmekte, mağdurlar ise hızla psikolojik baskı altına alınmaktadır. Şantaj sürecinin nasıl işlediğini anlamak için, tipik bir suç senaryosunu diyalog halinde incelemek mümkündür.
1. Güven Kazanma ve Sohbetin Müstehcen İçeriğe Dönüştürülmesi
Dolandırıcı: Merhaba, seninle sohbet etmek çok güzel. Burada nadiren böyle kibar insanlarla karşılaşıyorum.
Mağdur: Teşekkür ederim, ben de öyle düşünüyorum. Burada genellikle yüzeysel konuşmalar oluyor. Seninle sohbet etmek keyifli.
Dolandırıcı: Bence birbirimizi daha yakından tanımalıyız. Azar’da fazla vakit geçirmek istemiyorum. WhatsApp’tan konuşmaya devam edelim mi?
Mağdur: Olabilir, numaranı yazarsan ekleyeyim.
Bu aşamada suçlu, mağdurun iletişim bilgilerini edinmiş olur ve artık şantaj sürecini daha kontrol edilebilir bir ortamda devam ettirebilir.
2. Müstehcen İçerik Paylaşımı ve Tuzak
Dolandırıcı: Seninle gerçekten çok iyi anlaştık. Kendimi sana yakın hissediyorum.
Mağdur: Ben de öyle hissediyorum. Uzun zamandır böyle bir sohbet etmemiştim.
Dolandırıcı: Aslında seni daha yakından görmek isterdim. Ben çoktan bir fotoğraf gönderdim bile. Sen de bana bir fotoğraf göndermek ister misin?
Bu noktada dolandırıcı, genellikle internetten bulduğu veya yapay olarak üretilmiş sahte bir müstehcen fotoğraf paylaşarak mağdurun güvenini kazanmaya çalışır. Mağdur, karşılıklı güven ortamı oluştuğunu düşünerek benzer içerikler gönderebilir.
3. Şantaj ve Tehdit Başlangıcı
Dolandırıcı: Fotoğrafın gerçekten çok özel. Ancak şu an elimde sana ait bir görüntü var ve ne yazık ki durum biraz değişti.
Mağdur: Ne demek istiyorsun?
Dolandırıcı: Şu anda elinde tuttuğun telefonla çektiğin fotoğraf bende kayıtlı. Eğer bana 10.000 TL göndermezsen, bunu ailene ve arkadaşlarına göndereceğim. Hatta bak, elimde akrabalarının isimleri ve sosyal medya hesapları da var.
Bu aşamada dolandırıcı, mağdurun sosyal medya hesaplarından ve kamuya açık kaynaklardan elde ettiği bilgileri paylaşarak psikolojik baskıyı artırır. Mağdurun korkuya kapılması ve paniğe sürüklenmesi hedeflenir.
4. Mağdurun Şantaj Karşısında Tepkisi
Mağdur: Lütfen bunu yapma! Bu çok büyük bir hata olur. Ben kimseye zarar vermedim.
Dolandırıcı: Bana para göndermezsen, birkaç dakika içinde herkese göndereceğim. Sana son bir şans veriyorum. Seçimini yap!
Bu noktada mağdur, paniğe kapılarak istenen ödemeyi yapabilir veya bir avukata başvurarak hukuki süreç başlatabilir. Suçlular genellikle hızlı karar aldırmaya çalışarak mağdurun mantıklı düşünmesini engellemek ister. Ancak burada bilinmesi gereken en önemli husus, ödeme yapılsa bile suçlunun taleplerinin devam edebileceği ve mağduriyetin sona ermeyeceğidir.
Bilişim yoluyla şantaj ve tehdit suçları, mağdurların kişisel bilgileri üzerinden psikolojik baskı kurulmasını içerir. Bu nedenle, benzer bir durumla karşılaşan kişilerin sakin kalarak hukuki yardım alması ve suçlularla herhangi bir maddi alışverişte bulunmaması büyük önem taşımaktadır.
TCK ve CMK Kapsamında Şantaj ve Tehdit Suçunun Değerlendirilmesi
Türk Ceza Kanunu’nda şantaj ve tehdit suçları açık bir şekilde düzenlenmiş olup, bu suçların bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi durumunda nitelikli haller söz konusu olmaktadır. Şantaj suçu, TCK m. 107 kapsamında düzenlenmiş olup, bir kimsenin kendisine veya başkasına haksız menfaat sağlamak amacıyla mağduru belirli bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlaması halinde oluşmaktadır. Tehdit suçu ise TCK m. 106’da yer almakta olup, mağdurun kendisinin veya yakınlarının hayatına, vücut bütünlüğüne ya da cinsel dokunulmazlığına yönelik saldırı tehdidinde bulunulması halinde oluşmaktadır.
Bilişim sistemleri aracılığıyla işlenen suçlarda, failler kimliklerini gizleyerek hareket edebilmekte ve mağdurların sosyal medya hesaplarından veya diğer çevrim içi platformlardan elde edilen bilgilerle tehdit ve şantaj yoluna gidebilmektedir. Bu tür suçların soruşturulması ve kovuşturulması sürecinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan iletişimin denetlenmesi, dijital delil incelemesi ve uluslararası iş birliği hükümleri devreye girmektedir. CMK m. 135 uyarınca, belirli suçlar kapsamında şüphelinin iletişiminin dinlenmesi ve kayda alınması mümkündür. CMK m. 134 ise bilişim sistemlerinin incelenmesini düzenleyerek, suçun işlendiği dijital ortamların adli mercilerce denetlenmesini sağlamaktadır.
Yargıtay’ın verdiği kararlar, bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarının klasik suç tiplerinden farklı olarak, failin kimliğinin belirlenmesi ve delil toplanması açısından daha karmaşık süreçler gerektirdiğini göstermektedir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2020/5734 E., 2021/11567 K. sayılı kararında, bir sosyal medya platformu üzerinden tehdit yoluyla para talep eden sanığın, bilişim sistemlerinin kullanılması nedeniyle nitelikli şantaj suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmedilmiştir. Benzer şekilde, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2019/9872 E., 2020/2345 K. sayılı kararında, internet üzerinden müstehcen içerik temin edilerek tehdit ve şantajda bulunulmasının hem kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi hem de özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturduğu belirtilmiştir.
Bu kapsamda, mağdurların korunması amacıyla yargı organlarının teknolojik imkânları etkin şekilde kullanması, suçluların tespit edilerek cezalandırılmasını sağlamaktadır. Ancak, suçun önlenmesi ve mağdurların korunması için bireylerin bilinçlendirilmesi ve dijital güvenliğe ilişkin farkındalığın artırılması da büyük önem taşımaktadır.
Suçun Unsurları ve Hukuki Yaptırımları
Şantaj ve tehdit suçlarının oluşabilmesi için belirli unsurların gerçekleşmesi gerekmektedir. Şantaj suçu bakımından, failin mağduru belirli bir davranışa zorlaması ve bu yolla kendisine veya bir başkasına haksız menfaat sağlamayı amaçlaması gerekmektedir. Tehdit suçu ise mağdurun veya yakınlarının fiziksel veya psikolojik bütünlüğüne zarar verileceği yönünde bir beyan içermelidir. Bilişim sistemleri kullanılarak işlenen şantaj ve tehdit suçlarında, fail genellikle mağdurun özel görüntülerini veya kişisel bilgilerini ele geçirerek bunları yaymakla tehdit etmekte ve mağduru psikolojik baskı altına almaktadır.
TCK m. 107 uyarınca şantaj suçunun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır. Ancak suçun bilişim sistemleri kullanılarak işlenmesi, nitelikli hal kapsamında değerlendirilmekte ve cezanın artırılmasına neden olmaktadır. TCK m. 106’da düzenlenen tehdit suçunun cezası, tehdidin içeriğine ve mağdura yönelik etkisine bağlı olarak değişmekte olup, mağdurun hayatına veya vücut bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehdit söz konusu olduğunda ceza beş yıla kadar hapis cezasına çıkabilmektedir.
Bilişim sistemleri üzerinden işlenen suçlarda, dijital delillerin toplanması ve faillerin kimliklerinin tespit edilmesi, soruşturma aşamasında büyük önem taşımaktadır. CMK m. 134 kapsamında bilişim sistemlerine el konulması ve dijital materyallerin incelenmesi mümkündür. Bunun yanı sıra, suçun uluslararası bir boyutu bulunuyorsa, adli makamlar tarafından uluslararası iş birliği mekanizmaları devreye sokulmakta ve suçluların takibi sağlanmaktadır.
Yargıtay, bilişim yoluyla işlenen suçların değerlendirilmesinde failin eylemlerinin sürekliliğini ve mağdur üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmaktadır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2021/7845 E., 2022/12432 K. sayılı kararında, sanığın mağduru sürekli olarak tehdit ederek para talep etmesinin, tek bir tehdit suçu değil, zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Bu karar, bilişim yoluyla işlenen suçlarda mağdurların uzun süreli baskı altında kaldığını ve suçun devamlılık arz ettiğini göstermektedir.
Şantaj ve tehdit suçlarının bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi, mağdurların korunmasını zorlaştırsa da, hukuki süreçlerin etkin işletilmesi ve mağdurların bilinçlendirilmesi ile suçluların cezalandırılması mümkündür. Bu nedenle, mağdurların vakit kaybetmeden yetkili mercilere başvurması ve hukuki yardım alması büyük önem taşımaktadır.
Bilişim Yoluyla Şantaj Suçunda Mağdurun Hakları ve Başvuru Yolları
Bilişim sistemleri üzerinden işlenen şantaj ve tehdit suçlarında mağdurların haklarını bilmeleri ve hukuki süreçleri etkin bir şekilde işletmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu tür suçlar, özel hayatın gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi gibi ek suçları da içerebildiğinden, mağdurların ceza hukukuna ek olarak kişisel verilerin korunması ve tazminat hukuku kapsamında da hakları bulunmaktadır.
Mağdurların ilk olarak yapması gereken, şantajcının taleplerine boyun eğmemek ve tehditlere karşı soğukkanlı davranmaktır. Çünkü yapılan ödemeler, suçlunun taleplerini sona erdirmeyecek, aksine devamını getirecektir. Mağdurlar, yaşanan olayla ilgili delil niteliği taşıyan tüm yazışmaları, ekran görüntülerini ve diğer dijital verileri saklamalıdır. Dijital deliller, bilişim suçlarına ilişkin soruşturmalarda büyük önem taşımakta olup, delillerin eksiksiz sunulması faillerin tespit edilmesini kolaylaştıracaktır.
Şantaj ve tehdit suçlarına maruz kalan mağdurlar, vakit kaybetmeden Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmalıdır. TCK m. 107 ve m. 106 kapsamında suç duyurusunda bulunmak için bir avukat aracılığıyla şikâyet dilekçesi hazırlanarak savcılığa sunulması mümkündür. Suç duyurusunda bulunurken, suçun işlendiği platform, failin kimlik bilgileri (biliniyorsa), olayın detayları ve delil niteliğindeki dijital materyaller ayrıntılı şekilde sunulmalıdır. Cumhuriyet savcılığı, suçun işlendiği platformlar üzerinden IP adresi tespiti yaparak failin kimliğini belirleme yönünde soruşturma başlatacaktır.
Bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarında mağdurlar, Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na (KVKK) da başvuruda bulunabilir. Özellikle mağdura ait müstehcen görüntülerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi ve paylaşılması tehdidi söz konusu olduğunda, KVKK tarafından veri ihlali kapsamında idari yaptırımlar uygulanması mümkündür. Aynı zamanda, mağdurun kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu kapsamında maddi ve manevi tazminat talepli hukuk davası açma hakkı da bulunmaktadır.
Şantaj ve tehdit suçlarına maruz kalan kişilerin, suçlularla doğrudan iletişime geçmemesi, maddi taleplere yanıt vermemesi ve en kısa sürede hukuki yardım alarak suç duyurusunda bulunması, hem kendi mağduriyetlerini önlemeleri hem de faillerin tespit edilerek cezalandırılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Bilişim Yoluyla Şantaj ve Tehdit Suçunun Önlenmesi İçin Alınabilecek Önlemler
Bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarının önlenmesi için bireylerin dijital güvenlik konusunda bilinçlendirilmesi ve alınacak önlemler hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Özellikle çevrim içi platformlarda kişisel bilgilerin paylaşılması, bilinmeyen kişilerle özel içerik alışverişinde bulunulması ve güvenilirliği şüpheli uygulamalara erişim sağlanması gibi riskli davranışlardan kaçınılmalıdır.
Bu tür suçları önlemenin en etkili yollarından biri, kişisel bilgilerin korunmasına ve siber güvenliğe dikkat edilmesidir. Sosyal medya platformlarında açık profiller kullanmak, herkese açık paylaşımlar yapmak ve kişisel bilgileri (telefon numarası, adres, aile bireyleri hakkında bilgiler vb.) kamuya açık şekilde paylaşmak, suçluların mağdurlar hakkında bilgi edinmesini kolaylaştırmaktadır. Kullanıcıların, gizlilik ayarlarını sıkı tutarak sadece güvendikleri kişilerle iletişimde bulunmaları önerilmektedir.
Dijital güvenliğin sağlanması açısından, çevrim içi platformlarda güçlü parolalar kullanılması, iki aşamalı kimlik doğrulama yöntemlerinin etkinleştirilmesi ve bilinmeyen bağlantılara tıklanmaması gerekmektedir. Dolandırıcılar, kötü niyetli yazılımlar veya sahte hesaplar aracılığıyla mağdurların cihazlarına sızarak kişisel verilere erişim sağlayabilmektedir. Bu nedenle, şüpheli bağlantılar açılmamalı, bilinmeyen numaralardan gelen mesajlara yanıt verilmemeli ve internet üzerinden özel içerik paylaşılmamalıdır.
Bilişim suçlarına karşı önleyici tedbirler arasında, toplumsal farkındalığın artırılması ve bireylerin bilinçlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Kamu kurumları, üniversiteler ve siber güvenlik kuruluşları tarafından düzenlenen eğitim ve seminerler, bireylerin bilişim suçları karşısında daha bilinçli hareket etmelerine yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda, internet kullanımına ilişkin yasal düzenlemelerin bilinmesi ve dijital ortamda karşılaşılabilecek tehditlere karşı hukuki hakların farkında olunması, bireylerin mağduriyet yaşamasını engelleyebilecek önemli unsurlar arasında yer almaktadır.
Bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarının önlenmesi için bireysel tedbirler kadar, suçun işlendiği platformların da güvenlik önlemlerini artırması gerekmektedir. Çevrim içi platformlar, kullanıcıları korumak adına güvenlik politikalarını sıkılaştırmalı ve şüpheli aktiviteleri daha hızlı tespit edebilmelidir. Kullanıcılar, dolandırıcılık şüphesi taşıyan hesapları platform yöneticilerine bildirmeli ve riskli görülen kişilerle iletişimi derhal sonlandırmalıdır.
Bilişim yoluyla şantaj ve tehdit suçlarının önlenmesi için bireylerin bilinçli olması, güvenlik tedbirlerini alması ve şüpheli durumlarla karşılaştığında yetkili makamlara başvurması büyük önem taşımaktadır. Dijital ortamda alınacak küçük önlemler, büyük mağduriyetlerin önüne geçebileceğinden, çevrim içi güvenliğin sağlanmasına yönelik tedbirler ihmal edilmemelidir.
Sonuç
Bilişim sistemleri aracılığıyla işlenen şantaj ve tehdit suçları, teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha yaygın hale gelmiş ve mağdurlar açısından ciddi mağduriyetler doğurmuştur. Bu suçlar, failin kimliğini gizleyerek hareket edebilmesi, mağdura yönelik baskının dijital araçlar kullanılarak artırılması ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi gibi unsurlar nedeniyle klasik suç tiplerinden farklı bir boyut kazanmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda bu suçlara ilişkin açık düzenlemeler bulunmakta olup, özellikle TCK m. 106 ve m. 107 kapsamında tehdit ve şantaj suçları yaptırıma bağlanmıştır. Ayrıca, CMK m. 134 ve m. 135 uyarınca, bilişim sistemleri üzerindeki verilerin incelenmesi ve iletişimin denetlenmesi gibi adli yöntemler ile suçluların tespit edilmesi sağlanmaktadır.
Bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçlarına maruz kalan mağdurların en kısa sürede yetkili mercilere başvurması büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, mağdurların delil niteliği taşıyan tüm yazışma ve belgeleri saklaması, Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunması ve gerekiyorsa kişisel verilerin korunması kapsamında idari başvurular yapması gerekmektedir. Ayrıca, kişilik haklarının ihlali nedeniyle mağdurların maddi ve manevi tazminat davası açma hakları da bulunmaktadır.
Bu tür suçların önlenmesi açısından bireylerin bilinçlendirilmesi, dijital güvenliğin artırılması ve bilişim sistemleri üzerinden iletişim kurarken dikkatli olunması büyük önem taşımaktadır. Kişisel bilgilerin ve özel içeriklerin paylaşımında tedbirli davranmak, bilinmeyen kişilerle müstehcen içerik paylaşmaktan kaçınmak ve çevrim içi platformlarda güvenlik önlemlerini artırmak, mağduriyetleri önleyici temel adımlardan bazılarıdır. Bunun yanı sıra, devlet kurumlarının, hukukçuların ve siber güvenlik uzmanlarının iş birliği içinde hareket etmesi, bilişim yoluyla işlenen suçlarla mücadelede etkinliği artıracaktır.
Sonuç olarak, bilişim sistemleri aracılığıyla işlenen şantaj ve tehdit suçları, bireylerin özel hayatını ihlal eden ve psikolojik baskıya yol açan ağır suçlar olup, mağdurların en kısa sürede hukuki yollara başvurması, suçluların tespit edilerek cezalandırılması ve toplumsal farkındalığın artırılması bu tür suçların önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Bilişim çağında bireylerin hukuki haklarını bilmesi, dijital güvenlik tedbirlerini uygulaması ve hukuka aykırı durumlarla karşılaştığında yetkili makamlara başvurması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha güvenli bir internet ortamının oluşturulmasını sağlayacaktır.
Kendinizi bu denli bir duruma yakın hissediyorsanız, zaman kaybetmeden bize ulaşın.
Bilişim yoluyla işlenen şantaj ve tehdit suçları, dijital dünyanın sunduğu anonimlik ve kolaylık nedeniyle hızla artış göstermektedir. Bu tür suçlar, mağdurlar üzerinde sadece maddi kayıplara değil, aynı zamanda psikolojik baskılara da yol açmaktadır. Mağdurların en önemli yapması gereken şey, bu tür suçlara maruz kaldıklarında hemen harekete geçmek, şantajcılara boyun eğmemek ve hukuki süreçleri başlatmaktır. Dijital güvenliği sağlamak, kişisel bilgileri korumak ve bilinçli bir şekilde interneti kullanmak, hem bireylerin hem de toplumu koruyacak en önemli adımlardır. Unutulmamalıdır ki, yasal haklarınız ve korunma yollarınız her zaman mevcuttur. Bu hakları bilmek ve gerektiğinde kullanmak, sizi hem mağduriyetlerden korur hem de bu suçlarla mücadelede etkin olmanızı sağlar.
Adli Bilişim Uzm. Alper SEFA, Ocak - 2025
コメント